Orta Asya’da göçebe hayat süren ve çadırlarda yaşayan Türkler için misafirin iyisi ya da kötüsü, zengini yada fakiri, genci yada yaşlısı olmazdı. Onlara göre misafir her zaman Tanrı’nın bir elçisiydi. Kapısı çalınan herkes, gelen misafiri evine alır, güzel bir sofra hazırlar, gerekirse gece de kalmasını sağlardı. Geçmişi bu dönemlere dayanan Oba ekmeği misafirperverliğin bir göstergesiydi.